20 Mayıs 2012 Pazar

BUZULLAR




Kutup bölgeleri ile yüksek dağların üst kısımlarında bütün yıl hiç erimeden kalan karlara toktağan kar (daimi) denir. Enlemin etkisiyle toktağan kar sınırı Ekvatordan Kutuplara doğru azalır.
Bugün dünyanın yaklaşık %10 ‘u (15 milyon km² si) buzullarla kaplıdır. Buzulların etki alanı daha çok kutuplara yakın yerlerdir.
BUZUL ÇEŞİTLERİ
Sirk Buzulu :Yüksek dağlık alanlardaki küçük çukurlukları dolduran buzullardır. Yurdumuzda bazı yüksek dağlık bölgelerde vardır.
Ör: Cilo (Buzul Dağı) Sat, Ağrı, Tendürek, Süphan , Kaçkar, Erciyes, Uludağ, Beydağları, Geyik Dağları, Bolkar , Binboğa dağları gibi.
Vadi Buzulu: Buzul aşındırması ile oluşan vadilerin içini dolduran buzullardır. Ör: Cilo dağında olduğu gibi.
Takke Buzulu: Volkan dağlarının üst kısmında oluşan buzullardır. Ör: Ağrı dağında olduğu gibi
Örtü Buzulu: Kutup bölgelerinde görülür. Antartika ve Grönland’da olduğu gibi. Kutup bölgelerinde denizde yüzen buz dağlarına Aysberg denir.
BUZUL AŞINDIRMASINDA ETKİLİ FAKTÖRLER
• Buzulun kalınlığına: Kalınlık fazla ise aşındırma oyma şeklinde , az ise törpüleme şeklinde olur.
• Yatak Eğimine: Yatak eğimi fazla ise aşındırma törpüleme şeklinde az ise oyma şeklindedir.
• Kayaların Özelliğine Zemin sert kayalardan oluşmuş ise aşındırma törpüleme şeklinde , yumuşak ise oyma şeklinde olur.

BUZUL AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ
BUZUL VADİSİ
Buzul aşındırması sonucu oluşan “U” şeklindeki vadilerdir. Akarsu vadilerine göre boyları kısadır ve sürekli iniş göstermezler (inişli –çıkışlıdır)
HÖRGÜÇ KAYA
Farklı aşınma sonucu oluşan ve genellikle deve hörgücüne benzeyen kayalardır.
SİRK (BUZ YALAĞI)
Dağların üst kısmında aşındırma ile oluşan küçük çukurluklardır.
MOREN
Buzulların aşındırarak taşıdığı kum , çakıl gibi maddelere moren denir.
DRUMLİN
Buzul biriktirmesi ile oluşan alçak tepelere(ters kaşık şeklinde) denir.
SANDER DÜZLÜĞÜ
Buzulların eridiği yerde ortaya çıkan akarsuların taşıdığı malzemeleri biriktirmesi ile oluşan düzlüklerdir.

Türkiye’nin bugünkü yer şekillerinin oluşmasında en az etkili olan dış kuvvet buzullardır. Buzulların en etkili olduğu bölgemiz Doğu Anadolu Bölgesi'dir. Sebebi; yükseltisinin fazla olmasıdır.Ayrıca Doğu Karadeniz Bölümünde Kaçkar Dağı, İç Anadolu Bölgesi'nde Erciyes Dağı, Akdeniz Bölgesi'nde Toroslar ve Marmara Bölgesi'nde Uludağ'da etkilidir.
Buzullar
Kutup bölgeleri ile yüksek dağların üst kısımlarında bütün yıl hiç erimeden kalan karlara Toktağan kar (daimi) denir. Enlemin etkisiyle toktağan kar sınırı Ekvatordan Kutuplara doğru azalır.
Bugün dünyanın yaklaşık %10 ‘u (15 milyon km2’si) buzullarla kaplıdır. Buzulların etki alanı daha çok kutuplara yakın yerlerdir.
1) Sirk Buzulu: Yüksek dağlık alanlardaki küçük çukurlukları dolduran buzullardır. Yurdumuzda bazı yüksek dağlık bölgelerde vardır. Ör: Cilo. Sat, Ağrı, Tendürek, Süphan , Kaçkar, Erciyes, Beydağları, Geyik Dağları, Bolkar, Binboğa dağları gibi.
2) Vadi Buzulu: Buzul aşındırması ile oluşan vadilerin içini dolduran buzullardır. Ör: Cilo dağında olduğu gibi.
3) Örtü Buzulu: Kutup bölgelerinde görülür. Antartika ve Grönland’da olduğu gibi. Kutup bölgelerinde denizde yüzen buz dağlarına Aysberg denir.
4) Takke Buzulu: volkan dağlarının üst kısmında oluşan buzullardır. Ör: Ağrı dağında olduğu gibi.
1) Buzulun kalınlığına: Kalınlık fazla ise aşındırma oyma şeklinde , az ise törpüleme şeklinde olur.
2) Yatak Eğimine: Yatak eğimi fazla ise aşındırma törpüleme şeklinde , az ise oyma şeklindedir.
3) Kayaların Özelliğine: Zemin sert kayalardan oluşmuş ise aşındırma törpüleme şeklinde , yumuşak ise oyma şeklinde olur.

Buzul Aşınım Şekilleri

1) Buzul Vadisi: Buzul aşındırması sonucu oluşan "U" şeklindeki vadilerdir. Akarsu vadilerine göre boyları kısadır ve sürekli iniş göstermezler (inişli –çıkışlıdır)
2) Hörgüç Kaya: Farklı aşınma sonucu oluşan ve deve hörgücüne benzeyen kayalardır.
3) Sirk (buz yalağı) çukurluğu: Dağların üst kısmında aşındırma ile oluşan küçük çukurlukladır.
Buzul Biriktirme Şekilleri
1) Moren setti: Buzulların aşındırarak taşıdığı kum çakıl gibi maddelere moren denir. Bunları eridiği yerde biriktirmesi ile oluşan sette denir.
2) Drumlin: Buzul biriktirmesi ile oluşan alçak tepelere denir.
3) Sander Ovası: Buzulların eridiği yerde ortaya çıkan akarsuların taşıdığı malzemeleri biriktirmesi ile oluşan düzlüklerdir.

TRAVERTEN



Traverten : Kalsiyum biokarbonatlı yer altı sularının mağara boşluklarında veya yeryüzüne çıktıkları yerlerde içlerindeki kalsiyum karbonatın çökelmesi sonucu oluşan kimyasal tortul bir taştır.

Traverten : Genellikle sıcak su kaynaklarının yakınında ve kalsiyum karbonatlı suların yayılarak aktığı alanlarda, kirecin çökelmesi ile oluşan basamaklardır. En güzel örnekleri Denizli-Pamukkale’dedir.

Karbon dioksit basınçlı yeraltı suları, geçtikleri bölgelerdeki kalsiyum karbonatı eriterek bünyesinde taşır. Suyun aniden açığa, basınçsız ortama çıkması ve karbondioksitin uçması ile, suda erimiş bulunan kalsiyum karbonat çok ince katmanlar halinde kayaların üzerine çöker. Bu birikim zamanla yastık gibi yumuşak hatları olan travertenleri oluşturur.

Traverten aynı zamanda mermerle birlikte kullanılan bir yapı malzemesidir. Türkiye’nin Denizli, Bucak-Burdur, Mut-Mersin, Sivas gibi bir çok bölgesinde traverten ocakları işletilmektedir. Üretilen malzeme blok, moloz olarak veya fabrikalarda işlenerek ebatlı honlu – cilalı traverten gibi mamüller halinde iç piyasada kullanılmakta veya büyük oranda yurtdışına ihraç edilmektedir.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

GÖL VE TÜRKİYEDEKİ ÖRNEKLERİ




Kara içerisindeki çanakların suyla dolması sonucu göller oluşur. Göl sularının seviyesi yağışlı aylarda yükselir. Kurak aylarda alçalır. Göller; kaynak suları, akarsular ve yağışlarla beslenir. Göllerin suları acı, tatlı, sodalı ve tuzlu olabilmektedir. Bu farklılığa;
- iklim koşulları,
- beslenme kaynakları,
- gölün bulunduğu arazinin yapısı,
- gölün büyüklüğü,
- derinliği,
- gideğeninin olup olmaması, yol açmaktadır.
A. YERLİ KAYA GÖLLERİ
Bunlar daha önce çeşitli iç ve dış olaylar tarafından oluşturulmuş çanakların, sularla dolması sonucu meydana gelmiş göllerdir. Yerli kaya gölleri dört gruba ayrılır.
1. Tektonik Göller
Yerkabuğunun küçük bir bölümünün çökmesi ile orayı sular işgal eder. Bu şekilde oluşan göllere tektonik göller denir. Doğu Afrika’nın büyük gölleri, Ortadoğu’daki Lut, Asya’daki Baykal gölü bu şekilde oluşmuş göllerdir. Ülkemizde; Marmara’da; Manyas, Ulubat, Sapanca, İznik gölleri, Akdeniz’de: Kovada, Eğirdir, Burdur, Acıgöl, Beyşehir gölleri, İç Anadolu’da: Tuz gölü, Tuzla, Tersakan, Akşehir, Seyfe, Hotamış, Ilgın, Sultansazlığı gölleri, Doğu Anadolu’da: Hazar ve Hozapin gölleri tektonik göllerdendir.

   2. Volkanik Göller
Volkan konisinin tepesinde bulunan krater v6ya kaldera gibi çukurlukların ya da volkanik patlamalarla oluşan maarların suyla dolması sonucunda oluşurlar, iç Anadolu’da Meke Tuzlası (Maar gölü), Doğu Anadolu’da Nemrut gölü (Krater gölü), İsparta yakınındaki Gölcük gölü (Maar gölü) birer volkanik göldür.

3. Karstik Göller
Kalkerli alanlardaki erime çukurlarının sularla dolması sonucu oluşan göllerdir. Kestel, Elmalı, Suğla, Söğüt, Karagöl, Obruk, Ulaş, Hafik, Avlan karstik göllerdir.

4. Buzul Gölleri
Buzulların aşındırmasıyla oluşan çanakların sularla dolmasıyla meydana gelen göllerdir. Buzul göllerinin dağların yüksek kısımlarında bulunanları sirk gölleridir. Buzul gölleri Kuzey Amerika’da ve iskandinavya’da çok yaygındır. Ülkemizde Ağrı, Erciyes, Kaçkar, Uludağ, Bolkar ve Aladağlar gibi dağların yüksek kesimlerinde sirk göllerine rastlanır.
B. SET GÖLLERİ
Bu göller, uzunca bir çukurluğun önünün doğal setleşme sonucu herhangi bir kütle ile kapanması ve geride kalan çukurluğun suyla dolması sonucu oluşur. Set oluşturan kütle hangi yolla meydana gelmişse, göl de o adla anılır.
1. Heyelan Set Gölleri
Heyelanla gelen kütlenin, akarsu vadilerini kapatması sonucu oluşan göllerdir. Tortum, Sera, Zinav, Yedigöller, Abant gölleri bu türdendir.
2. Alüvyal Set Gölleri
Akarsu vadilerinin alüvyal birikintilerle (genellikle birikinti konileriyle) kapanması sonucu oluşur. Bunlar küçük alanlı, sığ göllerdir. Ankara yakınındaki Moğan ve Eymir gölleri, Ege’de Bafa (Çamiçi), Köyceğiz, Marmara gölleri bu türdendir.
3. Volkanik Set Göl

leriVolkandan çıkan lavların, uzun bir çukurluğun önünü kapatması sonucu oluşur. Yurdumuzun en büyük gölü olan Van Gölü, Nemrut Dağı’ndan çıkan lavların oluşturduğu setin gerisinde meydana gelmiştir. Dışarıya akıntısı olmadığı için suları acı (sodalı)’dır. Ulaşım yapılır. Bunun yanında Balık, Nazik, Çıldır, Haçlı gölleri de bu gruba girer.
4. Kıyı Set Gölleri
Kıyılardaki koyların ve girintilerin ağız kısımlarının dalga biriktirmesiyle oluşan kıyı kordonları ile kapanması sonucunda meydana gelirler. Bunlara deniz kulağı veya lagün de denir. Terkos (Durusu), Büyük ve Küçük Çekmece gölleri bu türdendir. Ayrıca kıyılarımızdaki delta ovalarında da küçük çaplı birçok kıyı set gölü (lagün) bulunur.
5. Baraj Gölleri
İnsanların meydana getirdiği baraj gerisindeki yapay göllerdir. Enerji üretimi, sulama, içme ve kullanma suyu elde etme amacıyla yapılan barajların gerisinde oluşan baraj göllerinin sayısı GAP ile daha da artmıştır. Fırat üzerindeki Atatürk, Keban, Karakaya, Kızılırmak üzerindeki Hirfanlı, Altınkaya, Manavgat üzerindeki Oymapınar, Sakarya üzerindeki Sarıyar baraj gölleri yapay göllerimizin en büyükleridir. Şimdiye kadar yapılmış olan barajlar, Türkiye’nin ihtiyacını karşılamaktan uzaktır. Su potansiyelimiz ve yerşekilleri, daha çok barajın yapımı için elverişlidir.
Türkiye’de göller belirli yerlerde toplanmış durumdadır.



Bunlar;
- Van gölü çevresi (Van gölü, Erçek gölü, Nemrut gölü)
- Tuz gölü çevresi (Tuz gölü, Seyfe gölü, Sultan sazlığı)
- Göller yöresi (Beyşehir, Eğirdir, Burdur, Akşehir, Eber, Acıgöl)
- Marmara çevresi Manyas (kuş gölü), Ulubat, Sapanca, iznik, Büyük Çekmece, Küçük Çekmece ve Durusu (Terkos) gölleri
Göllerden Yararlanma:
- Tarım alanlarını sulamada,
- İçme suyu elde etmede,
- Su ürünleri (balık vs.) elde etmede,
- Ulaşımda,
- Turizmde (Çevreleri dinlenme ve tatil yeridir. Örneğin Abant Gölü)
- Tuz elde etmede (Tuz Gölü’nden) yararlanılır.

PERİBACALARI VE KAPADOKYA



KAPADOKYA'NIN KONUMU

Roma İmparatoru Augustus zamanında Antik Dönemyazarlarından Strabon Kapadokya Bölgesi'nin sınırlarını güneyde Toros Dağları, batıda Aksaray, doğuda Malatya ve kuzeyde Doğu Karadeniz kıyılarına kadar uzanan geniş bir bölge olarak belirtir. Bu günkü Kapadokya Bölgesi Nevşehir, Aksaray, Niğde, Kayseri ve Kırşehir illerinin kapladığı alandır. Daha dar bir alan olan kayalık Kapadokya Bölgesi ise Uçhisar, Göreme, Avanos, Ürgüp, Derinkuyu, Kaymaklı,Ihlara ve çevresinden ibarettir.


VOLKANLARIN PATLAMASI VE JEOLOJİK OLUŞUM

kaya yapısı
Kapadokya Bölgesi'ndeki Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ jeolojik devirlerde aktif birer volkandı. Bu volkanla birlikte diğer çok sayıdaki volkanların püskürmeleri Üst Miyosen'de ( 10 milyon yıl önce) başlayıp, holosen'e (Günümüze) kadar sürmüştür. Neojen gölleri altındaki yanardağlardan çıkan lavlar, platoda, göller ve akarsular üzerinde 100-150m. kalınlığında farklı sertlikte tüf tabakasını oluşturmuştur. Bu tabakanın bünyesinde tüften başka tüffit, ignimbirit tüf, lahar, volkan külü, kil, kumtaşı, marn aglomera ve bazalt gibi jeolojik kayaçlar bulunmaktadır. Ana volkanlardan püsküren maddelerle şekillenen plato, şiddeti daha az küçük volkanların püskürmeleriyle sürekli değişime uğramıştır. Üst Pliosen'den başlayarak başta Kızılırmak olmak üzere akarsu ve göllerin bu tüf tabakasını aşındırmaları nedeniyle bölge bugünkü halini almıştır.
Peri bacaları nasıl oluştu:

Vadi yamaçlarından inen sel suşarının ve rüzgarın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla "Peribacası" adı verilen ilginç oluşumlar ortaya çıkmıştır.

Sel sularının dik yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamasına ve kopmasına neden olmuştur. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzemenin derin bir şekilde oyulması ile yamaç gerilemiş, böylece üsy kısımlarda yer alan şapka ile aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkmıştır.. Bu durum, peri bacalarının oluşumunda, rüzgar etkisinden çok yagmur sularının yüzeydeki akışının daha önemli oldugunu ortaya koymaktadır. Yağmur sularının bu denli etkili ve güçlü yüzey akıntısı olarak gelismesine ise en önemli etken bitki örtüsünün azlıgı ve tüflerin geçirimsiz olmasıdır.

Daha çok Paşabağı civarında bulunan şapkalı peribacaları konik gövdeli olup, tepe kısımlarında bir kaya bloku bulunmaktadır. Gövde tüf, tüffit ve volkan külünden oluşmuş kayaçtan; şapka kısmı ise lahar ve ignimbirit gibi sert kayaçlardan oluşmaktadır. Yani şapkayı oluşturan kaya türü, gövdeyi oluşturan kaya topluluğuna oranla daha dayanıklıdır. Bu peribacasının oluşumu için ilk koşuldur. Şapkadaki kayanın direncine bağlı olarak, peribacaları uzun veya kısa ömürlü olmaktadır. Ayrıca şapka kaya, zayıf tüfün erozyonunu geciktirerek peri bacalarının yüksekligini kontrol eder.

Peri bacalarının çapları ise 1 m ile 15 m arasında değişmektedir. Çatlak aralığının 1 m'den küçük olması veya 15 m'den büyük olması durumunda ise peri bacası gelişimi gözlenmemektedir.

Kapadokya Bölgesi'nde erozyonun oluşturduğu peribacası tipleri; şapkalı, konili, mantar biçimli, sütunlu ve sivri kayalardır. Peribacaları en yoğun şekilde Avanos - Uçhisar - Ürgüp üçgeni arasında kalan vadilerde, Ürgüp Şahinefendi arasındaki bölgede Nevşehir Çat kasabası civarında, Kayseri Soğanlı vadisinde ve Aksaray Selime köyü civarında bulunmaktadır. Peribacalarının dışında vadi yamaçlarında yağmur sularının oluşturduğu ilginç kıvrımlar bölgeye ayrı bir özellik katmaktadır. Bazı yamaçlarda görülen renk armonisi lav tabakalarının ısı farkından dolayıdır. Bu oluşumlar Uçhisar, Çavuşin, Güllüdere, Göreme, Meskendir, Ortahisar Kızılçukur ve Pancarlı vadilerinde gözlenir.







Yukarıdaki resim adeta peribacaları müzesi olarak nitelendirilen Avanos'un Paşabağı mevkiinden çekilmiştir. Peribacalarının oluşumu ndan olgunlaşıp bozulmasına kadar bütün evreler görülmektedir.

17 Mayıs 2012 Perşembe

SARKIT DİKİT SUTUN


Mağaraların tavanlarından damlayan kalsiyum bikarbonatlı yeraltı sularından CO2 (Karbondioksit) gazının uçmasıyla meydana gelen kireç yumrusu. Aynı yerden damlayan suların zemin üzerinde bırakıp, yığdığı kalsiyum karbonat çökeltisinin aşağıdan yukarıya doğru yükselen kısmı da dikit ismini alır. Sarkıt-dikite damlataşı da denir.

Sarkıtlar birer sütuna benzer. Bâzan suda kil veya balçık bulunması sarkıtların renkli olmasına yol açar. Sarkıt ve dikitlerin şekli suyun damlama şartlarına, damlanın az veya çok olmasına, iki damla arasındaki uzunluğa ve mağaranın küçük hava değişikliklerine bağlıdır.

Sarkıt ve dikik tortulanmaları kalsiyum karbonatı erimiş bulunan suların karbondioksidinin uçmasıyla belirir. Kalkerlerin deliklerinden geçip, mağaraların tavanından sızan ve düşme hâline gelen kalsiyum bikarbonatlı sulardan CO2’in belirli miktarda uçmasıyla damlanın bulunduğu yerde CaCO3 tortulanır. Geri kalan su damlası mağaranın tabanına düşer. Burada arta kalan CO2 de uçar. Kalan kalsiyum karbonat tortulanır. Uzun zaman süren bu işlem sonunda, mağaranın içinde tavandan aşağı ve tabandan yukarıya doğru yükselen halka halka sütunlar meydana gelir. Bunlar bâzan her ikisi birleşerek tek sütun meydana getirirler ki, buna damlataşı sütunları denir.
Sarkıt ve dikitler bulunan mağaralar ışıklandırılarak, insanları çeken, ilginç yerler hâline gelirler. Fransa’daki Padiraç mağarası, Çek Cumhûriyetindeki Machoca Mağaraları ve Türkiye’de Alanya Damlataş Mağarası bunlardandır.

MAĞARALAR




Dim mağarsı; Türkiye'nin en büyük damlataş mağarası
 Kaya içine veya yamaca doğru uzanan geniş kovuklardır. Yeraltı sularının tesiriyle, yer içinde meydana gelen büyük oyuklar şeklinde olanlarına yeraltı mağarası denir. Eğer su içinde teşekkül ederlerse, sualtı mağarası adını alırlar. Mağaralar görev ve yapılarına göre " düden" veya "obruk" diye tarif edilir.
Yerüstü sularının kalker tabakalarına girişi ile yeraltında akarsular hasıl olur. Bu suların kayaları eritip aşındırması sonucu, yeraltı dehlizleri meydana gelir. Zamanla suların çekilmesi ile, genişlikleri yüzlerce metreyi bulan, uzunlukları ise kilometre ile ifade edilen mağaralar teşekkül eder.

Kayaların sertleşmesi esnasında meydana gelirse bunlara birinci grup mağaralar denir: Volkanik mağaralar, lav tüpleri, lav mağaraları, mercan mağaraları bu tip mağaralardır. Kayaların mekanik ve kimyasal aşınması sonucunda meydana gelirse bunlara da ikinci grup mağaralar ismi verilir: Erime mağaraları, deniz mağaraları, rüzgar mağaraları, kaya sığınakları, çöküntü mağaraları, buzul mağaraları, tektonik mağaraları ise bu gruba girmektedir.

Türkiye, arazi yapısI itibariyle küçüklü büyüklü birçok mağaraya sahiptir. Antalya bölgesinde Beldibi, Beltaşı, Karan Damlataş mağaraları, Kars, Hakkari ve Burdur'da İnsuyu, Silifke yakınlarında Cennet ve Narlıkaya mağaraları, Elazığ (Harput, Keban), İstanbul (Yarımburgaz) bölgelerinin mağaraları önem arz eder.

Dünyada bilinen belli başlı mağaralar şunlardır: ABD'de Mammoth ve Carisbard mağaraları, bunlar 100 ve 50 km uzunluğundadır. İsviçre'de 62 km uzunluğunda Höll-Loch (Cehennem Ağzı) Mağarası, Avusturya'da 40 km uzunluğunda Eisriesen-Weit Mağarası, Fransa'da 17 km'lik Glaz Mağarası, Yugoslavya'da 20 km'lik Postoyna Mağarası.
Mağaralarda, arazi yapısına göre uçurumlar da bulunur. Fransa'daki Glaz Mağarasında 600 m'lik düzey farkı bulunmaktadır. Belçika'da Han Mağarasında Dome adlı oda 150 m uzunluğunda ve 129 m yüksekliğindedir.
Duvarlardaki kalker birikintilerinden, tabii süs olan, dikit ve sarkıtlar meydana gelir. Bu mağaralardan bir kısmı, turistleri çekmek için ıslah edilmektedir. Havalandırma ve elektrik tesisleri kurulmakta, hatta küçük elektrikli trenler dahi işletilmektedir.
Bazı mağaralar insanlar tarafından sunni olarak yapılabilmektedir. Mesela; İstanbul surları inşa edilirken ihtiyaç duyulan taş ve kireçlerin yeraltından çıkartılması sonucu Yarımburgaz mağaralarının meydana geldiği, nitekim bunların Yarımburgaz'dan başlayarak sur içine kadar uzandığı bazı tarihçiler tarafından ifade edilmektedir.

15 Mayıs 2012 Salı

FALEZ


Falez (Yalıyar) : Dalgalar aşındırma yaparken önce çarptıkları kıyı boyunca bir çentik açar. Buna dalga oyuğu denir. Dalga oyukları derinleştikçe üzerindeki kütleler kopar ve düşer. Böylece kıyı boyunca diklikler oluşur. Bu dikliklere falez ya da yalıyar adı verilir. Türkiye’de, Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında güzel falez örnekleri görülmektedir.

OBRUKLAR

Yatay veya yataya yakın tabakalı kirectaşlarında bulunan yeraltı nehirlerinin veya aktif mağara tavanlarının çökmesi sonucu oluşmuş baca veya kuyu görüntüsü veren derin çukurluklardır.
Karstik arazilerdeki mağara ve galeri gibi yer altı boşlukların tavanlarının çökmesiyle oluşan derin çukurlardır. Derinliği ve genişliği bir metreden yüzlerce metreye değişen bu oluşumların içi genellikle suyla doludur.
Obruklar karst arazi denilen, genelde suyun kolayca eritebildiği kireçtaşları ve karbonatlar içeren düzlüklerde bulunan derin çukur şeklinde görünürler. Bu tabakalarının eriyerek meydana getirdiği derin çukurların yeraltı sularıyla dolmasıya veya yeraltı mağaralarının tavanlarının çökmesiyle oluşur. Ülkemizin yeraltı sularının 3'te 1'ini barındıran Konya Havzası'nda 20'yi aşkın obruk bulunuyor. Bunlardan en meşhuru 300 m genişliği ve 145 m derinliğiyle Kızören Obruğu. Merkez Karatay ilçesine bağlı Obruk kasabası da ismini ondan alıyor. Obrukların diğer bir özelliği de yazın ilk aylarında koyu lacivert ve yeşil olan renginin yaz ilerledikçe çivit mavisi, berrak bir renk alması. Meyil, Çıralı, Gökhöyük Obrukları da diğer ilgi çekenleri. İçindeki suyun değinliği ve berraklığı sebebiyle de bu obruklardan 7-8 tanesi su altı dalışları için uygun yerler.
TÜRKİYEDEKİ OBRUKLAR
Obruk adıTaban yükseltisi (m)Derinliği (m)
Kuru Obruk99248
Meyil Obruğu (göl düzeyi)979104
Ak Obruk107975
Karain Obruğu (su düzeyi)97995
Hamam Obruğu102946
Kızıl Obruk98491
Celal Obruğu102020
Kurk Obruğu102020
Yeni Opan Obruğu103832
Yarım Obruk101347
Derin Obruk98090
Fincan Obruğu102055
Potur Obruğu98882
Kangallı Obruğu99862
Zincancı Obruğu99857
Çıralı Obruğu (göl düzeyi)980125
Yunus Obruğu100832
Kayalı Obruğu103025
Çifteler Obruğu I99875
Çifteler Obruğu II100370
Cehennem Deresi Obruğu105525
Dikmen Obruğu99095
Kızören Obruğu (göl düzeyi)979171
Karkın Obruğu102456
Güvercinli Obruğu (göl düzeyi)987.4072
Berket İni Obruğu (su düzeyi)105515

DEV KAZANI

Şelalenin dökülduğü yerde oluşmuş derin kuyu. Akarsuların şelale yaparak döküldükleri yerlerde, hızla düşen suların ve içindeki taş, çakıl gibi maddelerin çarptığı yeri aşındırmasıyla oluşan yeryüzü şeklidir. Akdeniz Bölgesi’ndeki Manavgat ve Düden şelalelerinin düküldükleri yerlerde güzel dev kazanı örnekleri bulunur.

ŞELALELER

MANAVGAT ŞELALESİ


Şelale ya da çağlayan, bir nehrin yatağındaki büyük bir yükseklik fark nedeniyle suyun yüksekten düştüğü yerdir. Büyük çağlayan olarak da anılır.
Şelale nasıl oluşur:
Nehrin geçtiği sert zeminden birdenbire yumşak bir zeminle karşılaşması ve suyun kuvveti ile orayı zamanla oyarak,düşeceği yüksekliğini arttırması.
Nehirlerin yataklarındaki arazi yükseklik farkı şelale oluşumunda etkilidir.
Dünyânın çeşitli ülkelerinde bulunan bâzı şelâlelerin yükseklikleri şöyledir:Venezuella’da bulunan Angel Şelâlesi 979 m
Güney Afrika’da bulunan Tugela Şelâlesi 948 m
Zimbabve’de bulunan Mtarazi Şelâlesi 762 m
ABD’de bulunan Yosemite Şelâlesi 739 m
Yeni Zelanda’da bulunan Sutherland Şelâlesi 580 m
Fransa’da bulunan Gavarnie Şelâlesi 422 m
İtalya’da bulunan Serio Şelâlesi 315 mİsviçre’de bulunan Reichenbach Şelâlesi 190 m
Kanada-ABD’de bulunan Niyagara Şelâlesi 49 m

Türkiye’de bulunan şelâleler:
Manavgat,Tortum
Düden en önemlilerindendir.     

AKARSULAR VE ÖZELLİKLERİ



AKARSULAR

Yağışlarla yeryüzüne inen yada kaynaklardan çıkarak bir yatakta akan,sonra denize yada göle dökülen sulara akarsu denir. Yeryüzünü şekillendiren dış kuvvetler arasında en önemlisi akarsulardır. Bir akarsuyun doğduğu yere akarsu kaynağı,denize yada göle döküldüğü yere akarsu ağzı denir. Bu iki nokta arasında akarsuyun çığırı uzanır. Kaynak kısmına yukarı çığır,ağız kısmına aşağı çığır,ikisi arasında kalan bölüme orta çığır denir. Akarsuyun Havzası:Bir akarsuyun kolları ile birlikte beslendiği ve sularını boşalttığı bölgeye denir. Bu alana akarsuyun beslenme alanı veya su toplama alanı denilmektedir. Akarsu havzasının büyüklüğü, akarsuyun büyüklüğüne,geçtiği iklim bölgelerinin yağış özelliklerine ve yerşekillerine bağlıdır. Güney Amerika da Amazon nehri dünyanın en geniş akarsu havzasına sahiptir.
Açık Havza:Bir akarsuyun sularını denize yada bir okyanusa ulaştırmasıdır.
Kapalı Havza:Bir akarsuyun sularını denize ulaştırmayıp,bir gölde sona ermesi yada kurak bölgelerde kurumasıdır. Kapalı havza oluşumunda iklim özellikleri ve yer şekilleri başlıca etmenlerdir. Dünyanın en büyük kapalı havzaları Orta Asya ve Kuzey Afrika'nın içidir. Orta Asya'da kapalı havza oluşumunda yerşekilleri etkili olurken,Kuzey Afrika'da kuraklıktır. Türkiye'deki kapalı havzalar, Tuz gölü,Van gölü çevresidir. Türkiye'de kapalı havzaların oluşumunda en önemli etken yer şekilleridir. Su Bölümü Çizgisi:Bir akarsuyun havzasını komşu akarsulardan ayıran doğal sınırdır. Bu sınır genelde dağların yüksek noktalarından geçer.
Akarsuyun Akımı(Debisi):Bir akarsuyun herhangi bir kesitinden bir saniyede geçen su miktarının m³/saniye olarak değerine,akarsuyun debisi denir.
Bir akarsuyun debisi;
1-Havzaya düşen yağış miktarına
2-Aktığı yerdeki arazinin geçirimlilik özelliğine
3-Havzadaki dağların kar ve buzullarına
4-Havzadaki büyük kaynaklara
5-Akarsuyun aldığı kollarla beslenme özelliğine
6-Sıcaklık ve buharlaşma şartlarına bağlıdır.
Bazı Akarsuların Akımları (debileri);
Irmak
Akım (m³/sn)Irmak
Akım (m³/sn)Amazon 120.000
Tuna 6240
Kongo 75.000Nil 2300Missisipi 18.800 Rhen 2330Ganj 13.000
Akarsuyun Rejimi:Bir akarsuyun bir yıl içerisinde gösterdiği akım değişikliğine o akarsuyun rejimi denir.
Düzenli Rejim:Bir yıl içinde akımı fazla değişmeyen akarsu rejimidir. Rejimi düzenli akarsular Ekvator çevresinde ve Ilıman Okyanusal iklim bölgelerinde yer alır. Bu bölgelerdeki akarsuların rejimlerinin düzenli olmasının nedeni yağışların düzenli olmasıdır. Rejimi düzenli akarsular taşıma ve ulaştırmacılığa elverişlidir. Havzaya düşen toplam yağışın fazla olması rejime etki etmez,akıma etki eder.
Düzensiz Rejim:Bir yıl içinde akımında belirgin değişimler meydana gelen yani bir mevsim suları çoğalan,diğer mevsim suları azalan akarsu rejimidir.
Akarsu rejimine Etki Eden Faktörler:
Yağış Rejimi:Yağış rejimi düzenli olan bölgelerde akarsu rejimi düzenli olur. Ekvatoral (Amazon,Kongo) ve Ilıman Okyanusal iklim bölgelerinin (Rhen,Sen) akarsuları yağış rejiminden dolayı düzenli akışa sahip akarsulardır. Bir mevsimi yağışlı,diğer mevsimi kurak geçen iklim bölgelerindeki (Muson,Akdeniz,Karasal...) akarsular düzensiz rejim gösterirler.
Kar Yağışı:Yağan karlar hemen akarsuya karışamayacağı için kar yağan aylarda akım azalır. Karlar erime devrelerinde akarsuyu besleyerek su miktarının artmasına neden olurlar.
Sıcaklık:Sıcaklık değerlerinin yükselmesi buharlaşmayı da arttıracağından su miktarı azalır,rejim düzensizleşir. Yerşekilleri:Yükselti,eğim ve bakı faktörü rejimi etkiler. Yükselti arttıkça sıcaklık ve buharlaşma azalır,yağışlar artar. Bu da akımı arttırır. Belli bir yükseltiden sonra yağışlar kar şeklinde olacağından akım azalır. Eğimin fazlalığı,buharlaşma ve toprak içine sızmayı azaltarak akımı arttırır. Nemli rüzgarlara dönük yamaçlar daha çok yağış alacağından buradaki akarsuların akımı daha yüksektir.
Zeminin Yapısı:Suyu yeraltına geçiren geçirimli tabakalardan akan akarsuların su kaybı artar,geçirimli tabakalardan yeryüzüne çıkan ve kaynak suları ile beslenen akarsular akımları yüksektir. Örneğin;Toroslardan doğup geçirimli kalker tabaklardan akan ve Akdeniz'e dökülen akarsular bu özelliktendir.
Bitki Örtüsü:Ağaçlar sel sularının hızını keserek dal ve yapraklar yağmur tanelerini tutarak yağışın zemine sızmasına olanak sağlarlar. Böylece yağışların akarsulara yavaş yavaş katılımını sağlayarak akarsu rejimini düzenlerler.
Göller ve Barajlar:göllerden ve barajlardan çıkan suların rejimleri nispeten düzenlidir. Belli bir mesafede düzenli rejimde akarlar. Fakat sonra iklim koşullarına bağlı olarak düzensizleşirler.
TÜRKİYE'DEKİ AKARSU REJİMLERİ
1-Yağmurlu Akdeniz Rejimi:Kış mevsiminin yağışlı olması nedeniyle akarsular bol su taşırlar. Yaz kuraklığı nedeniyle ve kaynak suları ile yeterince beslenemediği için yazın suları son derece azdır. Akdeniz,Ege ve Marmara bölgesi akarsularında görülen akarsu rejimidir.
2-Yağmurlu Karadeniz Rejimi:Karadeniz ikliminin yağış rejimine bağlı olarak her mevsim su taşırlar, rejimleri nispeten düzenlidir. Yağmurlarla birlikte, dağlardan gelen kar suları eklendiği zaman ilkbahar aylarında seviyeleri yükselir.
3-İç Bölgelerin Akarsu Rejimi:Kışın yağışın kar şeklinde olması ve erimemesi nedeniyle kışın suları azalır. İlkbahar ve yaz mevsiminde karların erimesi ile suları bollaşır. Çok kısa bir süre içerisinde birdenbire kabararak coşkun bir şekilde akan, sonra kuruyacak duruma gelen ve hatta kuruyan akarsular sel rejimli akarsulardır. Bu tip akarsuların oluşmasında bitki örtüsünün cılız olmasının da rolü vardır. Daha çok İç Anadolu'da görülür.
4-Karma Rejimli Akarsular:Farklı iklim bölgelerinden geçen ve çeşitli kaynaklardan beslenen akarsular karma rejimlidir. Fırat,Dicle,Nil
Akış Sürelerine Göre
Akarsular Daimi Akarsular:Nemli bölgeleri karekterize ederler. Senenin bütün günü yatakta su mevcuttur.
Mevsimlik Akarsular:Senenin kurak ve yağışlı farklı iki mevsime ayrıldığı bölgelerde görülür.
Geçici Akarsular:Yağışın çok nadir ve zaman bakımından belirsiz olduğu bölgelerde görülür.
Türkiye'de ki Akarsular
Karadeniz'e Dökülenler:Sakarya,Filyos Çayı,Bartın Çayı, Yeşilırmak, Kızılırmak ve Çoruh'tur.
Marmara Denizi'ne Dökülenler:Susurluk ve Gönen Çayı
Ege Denizi'ne Dökülenler: Bakırçay, Gediz,B. Menderes, K. Menderes ve Meriç'tir.
Akdeniz'e Dökülenler:Dalaman Çayı, Manavgat Çayı, Aksu,Göksu,Seyhan,Ceyhan ve Asi'dir.
Ülkemizde Doğup Dış Ülkelerden Denize Dökülenler:Aras,Kura,Arpaçay,Fırat,Dicle,Çoruh
Dış Ülkelerden Doğup Ülkemizde Denize Dökülenler:Meriç,Asi
TÜRKİYE'DEKİ AKARSULARIN ÖZELLİKLERİ
1-Yeryüzü şekillerinin genel uzanışına paralel olarak doğu-batı yönlü akarlar. Fakat denize dökülecekleri yerlerde dağları enine yararak boğazlar oluştururlar.
2-Uzunlukları fazla değildir. Bunun nedeni,dağların kıyıya paralel uzanması ve Türkiye'nin çok geniş bir ülke olmamasıdır.
3-Yerşekillerinden dolayı akarsu havzaları dardır.
4-Bol su taşımazlar. Bunun nedeni,iklimin fazla yağışlı olmaması ve havzaların dar olmasıdır.
5-Rejimleri düzensizdir. Nedeni,ülkemizde belli bir sıcaklık ve kurak mevsimin bulunması,yağış ve kar erime zamanlarının farklılık göstermesidir.
6-Ortalama yükseltinin fazla olmasından dolayı fazla akışlıdırlar.
7-Akarsular bir çok yerde dar ve derin vadilerden aktıkları için hidroelektrik enerji potansiyelleri fazladır.
8-Yer yer su taşkınlarına ve erozyona neden olurlar.
AKARSULARIN AŞINDIRMASI
Akarsu yatakları boyunca akarken iki yoldan aşındırma yapar.
1-)Kimyasal Aşındırma:Toprak ve kayaların erimesi yoluyla olur. Kayaların yapısına suyun sıcaklığına ve içindeki CO2 miktarına bağlıdır. Erime sıcaklıkta arttığı için kimyasal aşındırma yaz aylarında ve tropikal bölgelerde daha çok olur.
2-)Mekanik Aşındırma:Akarsuların toprak ve kayalardan parçalar koparması ile oluşur. Akarsuyun mekanik aşındırma gücü şu etkenlere bağlıdır:
a)Su Miktarı (Akım):Bir akarsuyun taşıdığı su miktarı arttıkça aşındırma gücüde artar. Bu nedenle çok su taşıyan büyük akarsular daha çok aşındırırlar Su fazlalığı nedeniyle bir akarsu üzerinde en fazla aşındırma başlangıçta ağız kısmında olur. Ve yatağın kazılması da buradan geriye doğru ilerler buna geriye aşınma denir.
b)Akış Hızı:Aşındırma üzerinde etkili olan ikinci etken akarsuyun akış hızıdır. Bu da eğime bağlıdır. Eğimin fazla olduğu bölgelerde akarsular daha hızlı akar,aşındırma güçleri artar. Örneğin Türkiye'deki akarsular saniyede akıttıkları toplam su miktarı bakımından fazla zengin olmadıkları halde yataklarında eğimin fazla olmasından dolayı fazla aşındırırlar.
c)Yük Miktarı:Akarsuyun taşıdığı kum,çakıl,mil gibi maddeler akarsuyun aşındırma kazma araçlarıdır. Bu nedenle yük ne kadar çoksa aşındırma da o kadar fazla olur.
d)Zeminin Özelliği:Aşındırma akarsuyun geçtiği yerlerdeki kayaların özellikleri ile de ilgilidir. Kum çakıl gibi gevşek maddeler daha kolay koparılıp aşındırılır. Dirençli kayalar,katılaşım kayaları ve sert kum taşları aşınmaya daha uzun zaman karşı koyarlar. Akarsuyun geçtiği alanlar bitki örtüsünden yoksun ise aşındırma işlemi daha da artar.

AKARSULARIN AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ

1-)DENGE PROFİLİ
Akarsular yataklarını eğimin fazla olduğu yerlerde derine doğru,eğimin az olduğu yerlerde ise yana doğru aşındırırlar. Bir akarsu yatağını derine doğru aşındırdıkça yatak eğimi azalır,deniz seviyesine yaklaşır. Hiç bir akarsu yatağını deniz seviyesinden daha derine aşındıramaz buna taban seviyesi denir. Taban seviyesine ulaşmış akarsularda derine aşındırma sona erer. Akarsuyun ağız bölümü su miktarının çokluğuna bağlı olarak taban seviyesine daha kısa sürede ulaşır buralarda derine aşındırma olmaz fakat kaynağına (geriye) doğru derine aşındırma artarak devam eder. Buna geriye aşındırma yada boyuna aşındırma denir. Geriye aşındırma sonucunda akarsu boyunu geriye doğru uzatır. Su bölümü alanını yararak komşu akarsuyun yada kollarından birini kendine bağlayabilir. Bu olaya kapma denir. Bu olay nedeniyle akarsu havzaları genişleyebilir. Aşındırma sürdükçe akarsuyun yatak eğimi azalır, akış hızı yavaşlar. Derine aşındırma azalır ve hemen hemen sona erer. Bu duruma erişmiş bir akarsuyun yatağında başlangıçtaki pürüzler,şelaleler ortadan kaldırılmıştır. Akarsu yatağının ağzından kaynağa doğru uzanan profili iç bükey düzenli bir eğri halindedir. Buna denge profili denir. Denge profiline ulaşmış akarsular yavaş akışlı ve enerji potansiyelleri az olur. Aynı zamanda bu akarsular taşımacılık için elverişlidirler. Türkiye'deki akarsular genellikle denge profilini almamış akarsulardır. Bunun nedeni Türkiye'nin bu günkü yeryüzü şeklini yakın bir jeolojik devirde (IV.Zaman başları) almış olmasıdır. Nitekim Türkiye'nin III.Zaman sonunda peneplen halinde iken IV.Zaman başında toptan yükselmiş olduğu tespit edilmiştir. Bunun sonucu olarak Türkiye'de dağlara oranla daha geniş yer kaplayan ova ve platolar yükseklerde kalmış ve akarsuların denge profili de bozulmuştur. Bu nedenle Türkiye'deki akarsulardan taşımacılık sahasında istifade edilememektedir.
2-VADİ
Vadi:Akarsuların yataklarını derine ve yana aşındırması ile oluşan ve sürekli inişi olan uzun çukurlardır. Değişik şekilleri vardır.
a)Boğaz Vadi:Yüksek yerlerde derine aşındırma ile oluşmuş vadilerdir. Yamaçlar dik vadi dardır. Dağları enine yaran ırmak vadileri Türkiye'de kuzey ve güney yönlü ulaşımda kolaylık sağlar. Bunlara yamaç vadileri de denir. Örnek Marmara da Gevye Boğazı,Küre dağlarında Kızılırmak vadisi Canik Dağlarında Yeşilırmak Vadisi,Akdeniz de Çubuk ve Gülek boğazları gibi.
b)Kanyon Vadi:Derine aşındırmayı tamamlayan akarsuyun geçtiği bölgenin Epirojenik hareketler sonucu yükselmesi yada denizlerin çekilmesi sonucu akarsu yatağını tekrar derinleştirir. Böylece vadi yamaçlarındaki seki(taraça) denilen basamaklar oluşur. Kalkerli arazilerde farklı kayaların erimesi sonucunda da kanyon vadi oluşur. Örneğin Akdeniz'de Göksu Kanyonu gibi.
c)Çentik Vadi:Bazı vadilerin profili V biçimindedir. Bu tür vadilere çentik vadi denir. Bu tip vadiler genelde akarsuların yukarı çığırlarında oluşurlar. Aynı zamanda akarsuların ilk oluştukları dönemdeki genç vadilerdir.
d)Yatık Yamaçlı Vadi:Yana aşındırmanın fazla olduğu ve yamaçların yatıklaştırıldığı yerlerde vadilerin profili genişler ve yatık yamaçlı vadiler meydana gelir. Bu tip vadilerin genellikle alüvyonla kaplı geniş bir tabanları da vardır.
e)Geniş (alüvyal) Tabanlı Vadi:Yana aşındırmanın etkisi ile genişleyen vadilerdir. Eğimin azalmasına bağlı olarak birikmelerle alüvyon bir taban oluşmuştur.



BOĞAZ VADİ KANYON VADİ

3-MENDERES(Büklüm)
Akarsular yataklarını yanlara doğru da aşındırırlar sular bazen bir yamaca bazen ötekine çarpar. Çarpma ile yamaçların altı kazılır,zamanla yıkılır ve daha çok geriler. Böylece bir akarsu vadisindeki girintiler çıkıntılar büklümler halini alır. Bu büklümler büyüdükçe vadi genişler yamaçlar geriler. Bir akarsu vadisinde mendereslerin oluşması yatak eğiminin azalmasına bağlıdır. Bir akarsuda mendereslerin artması bu akarsuyun :
Yatak eğiminin azaldığını
Uzunluğunun arttığını
Hızının azaldığını
Aşındırma gücünün azaldığını gösterir.
Türkiye'de özellikle Ege bölgesinde bulunan akarsular (Gediz,Bakırçay.K.Menderes,B.Menderes) son derece belirgin menderesler meydana getirirler.
4-PERİBACALARI
Peribacaları volkanik tüf ve millerle kaplı yamaçlarda sellenme sonucunda meydana gelirler. Yamaçtaki tüf ve miller arasında yer yer daha dirençli tabakalar veya bloklar varsa bunlar altlarındaki yumuşak kısımları sellenmeye karşı korurlar. Böylece üzerine şapka gibi bir kaya parçası duran sütunları andıran garip şekiller meydana gelmiş olur. Peribacaları ülkemizde özellikle Ürgüp ve Nevşehir dolaylarında görülür. Peribacalarının şekillenmesinde aynı zamanda rüzgarın da dolaylı etkisi vardır.
5-KIRGIBAYIR(Badlands)
Sel sularının etkisi ile yamaçlar yarılır ve aynı zamanda gittikçe yatıklaşır. Bu arada yarı kurak bölgelerde mil ve tüf gibi maddelerden yapılmış yamaçlar üzerinde çok sık sel yarıntılarından oluşmuş karmakarışık ve üzerinde dolaşılması çok zor olan bazı şekillerde meydana gelir bunlara kırgıbayır adı verilir.
6-DEV KAZANI
Akarsuların çağlayan yaparak düştüğü yerlerde oluşan aşınım şekillerdir.
7-PLATOLAR Akarsular tarafından derince kazılmış yarılmış düzlüklerdir bu düzlükler eski peneplenlerin gençleşmesi-yükselmesi sonucunda oluşurlar. Bazıları da lav düzlükleridir.
8-PENEPLEN(YONTUKDÜZ)
Akarsular yerkabuğunun yüksek kısımlarını aşındırarak çukur yerleri doldurarak yeryüzünü düzleştirmeye çalışırlar. İrili ufaklı bir çok akarsu tarafından yapılan aşındırmaya bağlı olarak çok uzun bir zaman sonucun da bütün arazi alçalmış engebelik bakımından silikleşmiş olur. Böylece karaların yüzeyi deniz seviyesi yakınlarına kadar alçaltılır ve hafif dalgalı bir düzlük haline dönüşür. Akarsu aşındırması sonucunda meydana gelen bu gibi düzlüklere peneplen adı verilir. Türkiye III.Zamanın sonlarında peneplen halinde iken IV.Zamanın başlarında tümden yükselmiş ve peneplen yüzeyi yükseklerde kalmıştır. Türkiye'deki ova ve platoların yükseklerde bulunmasının nedeni bu peneplen yüzeylerinin yükselmesidir.
AKARSULARIN BİRİKTİRMESİ
Akarsuyun biriktirme yapabilmesi için eğimin ve akış hızının azalması ve taşıdığı yük miktarının artması gerekmektedir. Akarsuyun hızı ve gücü azalmaya başladığında taşıma gücü azaldığından taşıdığı maddeleri yavaş yavaş yatağında biriktirmeye başlar. Akarsu gücünün ilk azaldığı yerde büyük maddeleri gücünün tamamen azaldığı yerde ise en küçük maddeleri biriktirir. Akarsu gücünün azaldığı ilk yerde iri çakılları sonra küçük çakılları ve son olarak da alüvyonları biriktirir. Kaynaktan ağız kısmına doğru taşınan malzemelerin ebadı küçülür. Bundan dolayı akarsu biriktirmeleri ile oluşan yer şekillerinin yapısı öteki etkenler yanında akarsuyun akımıyla doğrudan ilgilidir. Akarsu yatağında çakıllar akarsu akımının arttığını,alüvyonlar ise akımın azaldığını gösterir.
AKARSULARIN BİRİKTİRME ŞEKİLLERİ
1-BİRİKİNTİ KONİSİ

Yamaçlardan inen sel sularının dağ eteğinde eğimin azalmasıyla taşıdığı maddeleri koni şeklinde yayarak biriktirmesi ile oluşur. Ülkemizde çok sayıda birikinti konisi vardır. Muş Ovası,Erzincan Ovası,Bolu Ovası bunlardan bir kaçıdır.
2-DAĞ ETEĞİ OVASI (Birikinti Yelpazesi)
Birikinti konileri dağ eteği boyunca zamanla birleşince hafif dalgalı bir ova meydana gelir bu tür ovalara dağ eteği ovası adı verilir. İtalya'da Alp dağları ile Po ovası arasında bulunan PİEDMONT ovası bir dağ eteği ovasıdır.
3-DAĞİÇİ OVALARI
Dağlık alanların iç kısımlarında eğimin azaldığı yerlerde meydana gelirler. Dağiçi ovaları Türkiye gibi engebeliliğin fazla olduğu ülkelerde daha fazla görülür. Ülkemizde de en fazla Doğu Anadolu Bölgesinde yaygındır. Muş,Erzincan ovaları gibi.
4-TABAN SEVİYESİ OVALARİ
Akarsuların denize yaklaştığı yerlerde eğimin azalmasına bağlı olarak oluşan ovalardır. Bu ovalarda akarsular menderesler çizerek akarlar.
5-DELTALAR
Denize ulaşan akarsuyun taşıma gücü birden bire sona erer. Bu nedenle alüvyonlar akarsuyun döküldüğü yerde çökebilir. Ve zamanla delta ovaları meydana gelebilir. Seyhan,Ceyhan,Yeşilırmak ve Kızılırmak deltaları bu şekilde meydana gelmiştir.
Delta oluşumunu Etkileyen Faktörler:
a)Etkili gel-git olayının olmaması:Gel-Git'in etkili olduğu kıyılarda akarsuların getirdiği alüvyonlar devamlı olarak taşındığı için buralarda birikme olmaz Örneğin Kuzeybatı Avrupa akarsuları ağızlarında delta oluşmayışının temel nedeni bölgede etkili gel-git olaylarının olmasıdır.
b)Kıyının derin olmaması:Kıyının sığ olduğu alanlarda delta oluşumu daha kolaydır. Örneğin Ege kıyıları sığ olduğu için akarsular tarafından kolayca doldurulmaktadır.
c)Akarsuyun taşıdığı alüvyon miktarının fazla olması:Akarsuların taşımakta olduğu alüvyon miktarı arttıkça delta oluşumu daha çabuk olur. Örneğin Batı Anadolu akarsuları çok alüvyon taşıdıkları için denize döküldükleri yerlerde geniş deltalar oluşturmuşlardır.
6-SEKİLER (Taraçalar)
Yatağına alüvyon biriktirmiş akarsuyun bulunduğu alanın yükselmesi ile akarsuyun yeniden hız kazanması ve yatağını derine doğru aşındırması ile oluşur. Bu yönleri ile sekiler yüksekte kalmış eski vadi tabanlarıdır. Sekiler bir birikim şekli olmakla beraber akarsuyun yatağını aşındırması ve derinleştirmesi sonucu oluşturdukları için aynı zamanda aşınım şekillerindendir. Ayrıca Mendereslerde hem aşınım hem de birikim şekillerindendir.
 7-IRMAK ADALARİ
Akarsu yatağından eğimin azaldığı ve akarsuyun genişleyerek aktığı yerlerde bir-iki metrelik kum çakıl ve mil yığılmaları ile oluşurlar. Yukarıda açıklanan bütün bu biriktirme şekilleri özellikle ovalar ve sekiler yerleşme ve tarım bakımından insan yaşamında büyük değer taşır. Çünkü bu yerlerde eğim az toprak verimli yeraltı suyu             bol ve sulama olan