20 Mayıs 2012 Pazar

BUZULLAR




Kutup bölgeleri ile yüksek dağların üst kısımlarında bütün yıl hiç erimeden kalan karlara toktağan kar (daimi) denir. Enlemin etkisiyle toktağan kar sınırı Ekvatordan Kutuplara doğru azalır.
Bugün dünyanın yaklaşık %10 ‘u (15 milyon km² si) buzullarla kaplıdır. Buzulların etki alanı daha çok kutuplara yakın yerlerdir.
BUZUL ÇEŞİTLERİ
Sirk Buzulu :Yüksek dağlık alanlardaki küçük çukurlukları dolduran buzullardır. Yurdumuzda bazı yüksek dağlık bölgelerde vardır.
Ör: Cilo (Buzul Dağı) Sat, Ağrı, Tendürek, Süphan , Kaçkar, Erciyes, Uludağ, Beydağları, Geyik Dağları, Bolkar , Binboğa dağları gibi.
Vadi Buzulu: Buzul aşındırması ile oluşan vadilerin içini dolduran buzullardır. Ör: Cilo dağında olduğu gibi.
Takke Buzulu: Volkan dağlarının üst kısmında oluşan buzullardır. Ör: Ağrı dağında olduğu gibi
Örtü Buzulu: Kutup bölgelerinde görülür. Antartika ve Grönland’da olduğu gibi. Kutup bölgelerinde denizde yüzen buz dağlarına Aysberg denir.
BUZUL AŞINDIRMASINDA ETKİLİ FAKTÖRLER
• Buzulun kalınlığına: Kalınlık fazla ise aşındırma oyma şeklinde , az ise törpüleme şeklinde olur.
• Yatak Eğimine: Yatak eğimi fazla ise aşındırma törpüleme şeklinde az ise oyma şeklindedir.
• Kayaların Özelliğine Zemin sert kayalardan oluşmuş ise aşındırma törpüleme şeklinde , yumuşak ise oyma şeklinde olur.

BUZUL AŞINDIRMA ŞEKİLLERİ
BUZUL VADİSİ
Buzul aşındırması sonucu oluşan “U” şeklindeki vadilerdir. Akarsu vadilerine göre boyları kısadır ve sürekli iniş göstermezler (inişli –çıkışlıdır)
HÖRGÜÇ KAYA
Farklı aşınma sonucu oluşan ve genellikle deve hörgücüne benzeyen kayalardır.
SİRK (BUZ YALAĞI)
Dağların üst kısmında aşındırma ile oluşan küçük çukurluklardır.
MOREN
Buzulların aşındırarak taşıdığı kum , çakıl gibi maddelere moren denir.
DRUMLİN
Buzul biriktirmesi ile oluşan alçak tepelere(ters kaşık şeklinde) denir.
SANDER DÜZLÜĞÜ
Buzulların eridiği yerde ortaya çıkan akarsuların taşıdığı malzemeleri biriktirmesi ile oluşan düzlüklerdir.

Türkiye’nin bugünkü yer şekillerinin oluşmasında en az etkili olan dış kuvvet buzullardır. Buzulların en etkili olduğu bölgemiz Doğu Anadolu Bölgesi'dir. Sebebi; yükseltisinin fazla olmasıdır.Ayrıca Doğu Karadeniz Bölümünde Kaçkar Dağı, İç Anadolu Bölgesi'nde Erciyes Dağı, Akdeniz Bölgesi'nde Toroslar ve Marmara Bölgesi'nde Uludağ'da etkilidir.
Buzullar
Kutup bölgeleri ile yüksek dağların üst kısımlarında bütün yıl hiç erimeden kalan karlara Toktağan kar (daimi) denir. Enlemin etkisiyle toktağan kar sınırı Ekvatordan Kutuplara doğru azalır.
Bugün dünyanın yaklaşık %10 ‘u (15 milyon km2’si) buzullarla kaplıdır. Buzulların etki alanı daha çok kutuplara yakın yerlerdir.
1) Sirk Buzulu: Yüksek dağlık alanlardaki küçük çukurlukları dolduran buzullardır. Yurdumuzda bazı yüksek dağlık bölgelerde vardır. Ör: Cilo. Sat, Ağrı, Tendürek, Süphan , Kaçkar, Erciyes, Beydağları, Geyik Dağları, Bolkar, Binboğa dağları gibi.
2) Vadi Buzulu: Buzul aşındırması ile oluşan vadilerin içini dolduran buzullardır. Ör: Cilo dağında olduğu gibi.
3) Örtü Buzulu: Kutup bölgelerinde görülür. Antartika ve Grönland’da olduğu gibi. Kutup bölgelerinde denizde yüzen buz dağlarına Aysberg denir.
4) Takke Buzulu: volkan dağlarının üst kısmında oluşan buzullardır. Ör: Ağrı dağında olduğu gibi.
1) Buzulun kalınlığına: Kalınlık fazla ise aşındırma oyma şeklinde , az ise törpüleme şeklinde olur.
2) Yatak Eğimine: Yatak eğimi fazla ise aşındırma törpüleme şeklinde , az ise oyma şeklindedir.
3) Kayaların Özelliğine: Zemin sert kayalardan oluşmuş ise aşındırma törpüleme şeklinde , yumuşak ise oyma şeklinde olur.

Buzul Aşınım Şekilleri

1) Buzul Vadisi: Buzul aşındırması sonucu oluşan "U" şeklindeki vadilerdir. Akarsu vadilerine göre boyları kısadır ve sürekli iniş göstermezler (inişli –çıkışlıdır)
2) Hörgüç Kaya: Farklı aşınma sonucu oluşan ve deve hörgücüne benzeyen kayalardır.
3) Sirk (buz yalağı) çukurluğu: Dağların üst kısmında aşındırma ile oluşan küçük çukurlukladır.
Buzul Biriktirme Şekilleri
1) Moren setti: Buzulların aşındırarak taşıdığı kum çakıl gibi maddelere moren denir. Bunları eridiği yerde biriktirmesi ile oluşan sette denir.
2) Drumlin: Buzul biriktirmesi ile oluşan alçak tepelere denir.
3) Sander Ovası: Buzulların eridiği yerde ortaya çıkan akarsuların taşıdığı malzemeleri biriktirmesi ile oluşan düzlüklerdir.

TRAVERTEN



Traverten : Kalsiyum biokarbonatlı yer altı sularının mağara boşluklarında veya yeryüzüne çıktıkları yerlerde içlerindeki kalsiyum karbonatın çökelmesi sonucu oluşan kimyasal tortul bir taştır.

Traverten : Genellikle sıcak su kaynaklarının yakınında ve kalsiyum karbonatlı suların yayılarak aktığı alanlarda, kirecin çökelmesi ile oluşan basamaklardır. En güzel örnekleri Denizli-Pamukkale’dedir.

Karbon dioksit basınçlı yeraltı suları, geçtikleri bölgelerdeki kalsiyum karbonatı eriterek bünyesinde taşır. Suyun aniden açığa, basınçsız ortama çıkması ve karbondioksitin uçması ile, suda erimiş bulunan kalsiyum karbonat çok ince katmanlar halinde kayaların üzerine çöker. Bu birikim zamanla yastık gibi yumuşak hatları olan travertenleri oluşturur.

Traverten aynı zamanda mermerle birlikte kullanılan bir yapı malzemesidir. Türkiye’nin Denizli, Bucak-Burdur, Mut-Mersin, Sivas gibi bir çok bölgesinde traverten ocakları işletilmektedir. Üretilen malzeme blok, moloz olarak veya fabrikalarda işlenerek ebatlı honlu – cilalı traverten gibi mamüller halinde iç piyasada kullanılmakta veya büyük oranda yurtdışına ihraç edilmektedir.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

GÖL VE TÜRKİYEDEKİ ÖRNEKLERİ




Kara içerisindeki çanakların suyla dolması sonucu göller oluşur. Göl sularının seviyesi yağışlı aylarda yükselir. Kurak aylarda alçalır. Göller; kaynak suları, akarsular ve yağışlarla beslenir. Göllerin suları acı, tatlı, sodalı ve tuzlu olabilmektedir. Bu farklılığa;
- iklim koşulları,
- beslenme kaynakları,
- gölün bulunduğu arazinin yapısı,
- gölün büyüklüğü,
- derinliği,
- gideğeninin olup olmaması, yol açmaktadır.
A. YERLİ KAYA GÖLLERİ
Bunlar daha önce çeşitli iç ve dış olaylar tarafından oluşturulmuş çanakların, sularla dolması sonucu meydana gelmiş göllerdir. Yerli kaya gölleri dört gruba ayrılır.
1. Tektonik Göller
Yerkabuğunun küçük bir bölümünün çökmesi ile orayı sular işgal eder. Bu şekilde oluşan göllere tektonik göller denir. Doğu Afrika’nın büyük gölleri, Ortadoğu’daki Lut, Asya’daki Baykal gölü bu şekilde oluşmuş göllerdir. Ülkemizde; Marmara’da; Manyas, Ulubat, Sapanca, İznik gölleri, Akdeniz’de: Kovada, Eğirdir, Burdur, Acıgöl, Beyşehir gölleri, İç Anadolu’da: Tuz gölü, Tuzla, Tersakan, Akşehir, Seyfe, Hotamış, Ilgın, Sultansazlığı gölleri, Doğu Anadolu’da: Hazar ve Hozapin gölleri tektonik göllerdendir.

   2. Volkanik Göller
Volkan konisinin tepesinde bulunan krater v6ya kaldera gibi çukurlukların ya da volkanik patlamalarla oluşan maarların suyla dolması sonucunda oluşurlar, iç Anadolu’da Meke Tuzlası (Maar gölü), Doğu Anadolu’da Nemrut gölü (Krater gölü), İsparta yakınındaki Gölcük gölü (Maar gölü) birer volkanik göldür.

3. Karstik Göller
Kalkerli alanlardaki erime çukurlarının sularla dolması sonucu oluşan göllerdir. Kestel, Elmalı, Suğla, Söğüt, Karagöl, Obruk, Ulaş, Hafik, Avlan karstik göllerdir.

4. Buzul Gölleri
Buzulların aşındırmasıyla oluşan çanakların sularla dolmasıyla meydana gelen göllerdir. Buzul göllerinin dağların yüksek kısımlarında bulunanları sirk gölleridir. Buzul gölleri Kuzey Amerika’da ve iskandinavya’da çok yaygındır. Ülkemizde Ağrı, Erciyes, Kaçkar, Uludağ, Bolkar ve Aladağlar gibi dağların yüksek kesimlerinde sirk göllerine rastlanır.
B. SET GÖLLERİ
Bu göller, uzunca bir çukurluğun önünün doğal setleşme sonucu herhangi bir kütle ile kapanması ve geride kalan çukurluğun suyla dolması sonucu oluşur. Set oluşturan kütle hangi yolla meydana gelmişse, göl de o adla anılır.
1. Heyelan Set Gölleri
Heyelanla gelen kütlenin, akarsu vadilerini kapatması sonucu oluşan göllerdir. Tortum, Sera, Zinav, Yedigöller, Abant gölleri bu türdendir.
2. Alüvyal Set Gölleri
Akarsu vadilerinin alüvyal birikintilerle (genellikle birikinti konileriyle) kapanması sonucu oluşur. Bunlar küçük alanlı, sığ göllerdir. Ankara yakınındaki Moğan ve Eymir gölleri, Ege’de Bafa (Çamiçi), Köyceğiz, Marmara gölleri bu türdendir.
3. Volkanik Set Göl

leriVolkandan çıkan lavların, uzun bir çukurluğun önünü kapatması sonucu oluşur. Yurdumuzun en büyük gölü olan Van Gölü, Nemrut Dağı’ndan çıkan lavların oluşturduğu setin gerisinde meydana gelmiştir. Dışarıya akıntısı olmadığı için suları acı (sodalı)’dır. Ulaşım yapılır. Bunun yanında Balık, Nazik, Çıldır, Haçlı gölleri de bu gruba girer.
4. Kıyı Set Gölleri
Kıyılardaki koyların ve girintilerin ağız kısımlarının dalga biriktirmesiyle oluşan kıyı kordonları ile kapanması sonucunda meydana gelirler. Bunlara deniz kulağı veya lagün de denir. Terkos (Durusu), Büyük ve Küçük Çekmece gölleri bu türdendir. Ayrıca kıyılarımızdaki delta ovalarında da küçük çaplı birçok kıyı set gölü (lagün) bulunur.
5. Baraj Gölleri
İnsanların meydana getirdiği baraj gerisindeki yapay göllerdir. Enerji üretimi, sulama, içme ve kullanma suyu elde etme amacıyla yapılan barajların gerisinde oluşan baraj göllerinin sayısı GAP ile daha da artmıştır. Fırat üzerindeki Atatürk, Keban, Karakaya, Kızılırmak üzerindeki Hirfanlı, Altınkaya, Manavgat üzerindeki Oymapınar, Sakarya üzerindeki Sarıyar baraj gölleri yapay göllerimizin en büyükleridir. Şimdiye kadar yapılmış olan barajlar, Türkiye’nin ihtiyacını karşılamaktan uzaktır. Su potansiyelimiz ve yerşekilleri, daha çok barajın yapımı için elverişlidir.
Türkiye’de göller belirli yerlerde toplanmış durumdadır.



Bunlar;
- Van gölü çevresi (Van gölü, Erçek gölü, Nemrut gölü)
- Tuz gölü çevresi (Tuz gölü, Seyfe gölü, Sultan sazlığı)
- Göller yöresi (Beyşehir, Eğirdir, Burdur, Akşehir, Eber, Acıgöl)
- Marmara çevresi Manyas (kuş gölü), Ulubat, Sapanca, iznik, Büyük Çekmece, Küçük Çekmece ve Durusu (Terkos) gölleri
Göllerden Yararlanma:
- Tarım alanlarını sulamada,
- İçme suyu elde etmede,
- Su ürünleri (balık vs.) elde etmede,
- Ulaşımda,
- Turizmde (Çevreleri dinlenme ve tatil yeridir. Örneğin Abant Gölü)
- Tuz elde etmede (Tuz Gölü’nden) yararlanılır.

PERİBACALARI VE KAPADOKYA



KAPADOKYA'NIN KONUMU

Roma İmparatoru Augustus zamanında Antik Dönemyazarlarından Strabon Kapadokya Bölgesi'nin sınırlarını güneyde Toros Dağları, batıda Aksaray, doğuda Malatya ve kuzeyde Doğu Karadeniz kıyılarına kadar uzanan geniş bir bölge olarak belirtir. Bu günkü Kapadokya Bölgesi Nevşehir, Aksaray, Niğde, Kayseri ve Kırşehir illerinin kapladığı alandır. Daha dar bir alan olan kayalık Kapadokya Bölgesi ise Uçhisar, Göreme, Avanos, Ürgüp, Derinkuyu, Kaymaklı,Ihlara ve çevresinden ibarettir.


VOLKANLARIN PATLAMASI VE JEOLOJİK OLUŞUM

kaya yapısı
Kapadokya Bölgesi'ndeki Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ jeolojik devirlerde aktif birer volkandı. Bu volkanla birlikte diğer çok sayıdaki volkanların püskürmeleri Üst Miyosen'de ( 10 milyon yıl önce) başlayıp, holosen'e (Günümüze) kadar sürmüştür. Neojen gölleri altındaki yanardağlardan çıkan lavlar, platoda, göller ve akarsular üzerinde 100-150m. kalınlığında farklı sertlikte tüf tabakasını oluşturmuştur. Bu tabakanın bünyesinde tüften başka tüffit, ignimbirit tüf, lahar, volkan külü, kil, kumtaşı, marn aglomera ve bazalt gibi jeolojik kayaçlar bulunmaktadır. Ana volkanlardan püsküren maddelerle şekillenen plato, şiddeti daha az küçük volkanların püskürmeleriyle sürekli değişime uğramıştır. Üst Pliosen'den başlayarak başta Kızılırmak olmak üzere akarsu ve göllerin bu tüf tabakasını aşındırmaları nedeniyle bölge bugünkü halini almıştır.
Peri bacaları nasıl oluştu:

Vadi yamaçlarından inen sel suşarının ve rüzgarın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla "Peribacası" adı verilen ilginç oluşumlar ortaya çıkmıştır.

Sel sularının dik yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamasına ve kopmasına neden olmuştur. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzemenin derin bir şekilde oyulması ile yamaç gerilemiş, böylece üsy kısımlarda yer alan şapka ile aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkmıştır.. Bu durum, peri bacalarının oluşumunda, rüzgar etkisinden çok yagmur sularının yüzeydeki akışının daha önemli oldugunu ortaya koymaktadır. Yağmur sularının bu denli etkili ve güçlü yüzey akıntısı olarak gelismesine ise en önemli etken bitki örtüsünün azlıgı ve tüflerin geçirimsiz olmasıdır.

Daha çok Paşabağı civarında bulunan şapkalı peribacaları konik gövdeli olup, tepe kısımlarında bir kaya bloku bulunmaktadır. Gövde tüf, tüffit ve volkan külünden oluşmuş kayaçtan; şapka kısmı ise lahar ve ignimbirit gibi sert kayaçlardan oluşmaktadır. Yani şapkayı oluşturan kaya türü, gövdeyi oluşturan kaya topluluğuna oranla daha dayanıklıdır. Bu peribacasının oluşumu için ilk koşuldur. Şapkadaki kayanın direncine bağlı olarak, peribacaları uzun veya kısa ömürlü olmaktadır. Ayrıca şapka kaya, zayıf tüfün erozyonunu geciktirerek peri bacalarının yüksekligini kontrol eder.

Peri bacalarının çapları ise 1 m ile 15 m arasında değişmektedir. Çatlak aralığının 1 m'den küçük olması veya 15 m'den büyük olması durumunda ise peri bacası gelişimi gözlenmemektedir.

Kapadokya Bölgesi'nde erozyonun oluşturduğu peribacası tipleri; şapkalı, konili, mantar biçimli, sütunlu ve sivri kayalardır. Peribacaları en yoğun şekilde Avanos - Uçhisar - Ürgüp üçgeni arasında kalan vadilerde, Ürgüp Şahinefendi arasındaki bölgede Nevşehir Çat kasabası civarında, Kayseri Soğanlı vadisinde ve Aksaray Selime köyü civarında bulunmaktadır. Peribacalarının dışında vadi yamaçlarında yağmur sularının oluşturduğu ilginç kıvrımlar bölgeye ayrı bir özellik katmaktadır. Bazı yamaçlarda görülen renk armonisi lav tabakalarının ısı farkından dolayıdır. Bu oluşumlar Uçhisar, Çavuşin, Güllüdere, Göreme, Meskendir, Ortahisar Kızılçukur ve Pancarlı vadilerinde gözlenir.







Yukarıdaki resim adeta peribacaları müzesi olarak nitelendirilen Avanos'un Paşabağı mevkiinden çekilmiştir. Peribacalarının oluşumu ndan olgunlaşıp bozulmasına kadar bütün evreler görülmektedir.

17 Mayıs 2012 Perşembe

SARKIT DİKİT SUTUN


Mağaraların tavanlarından damlayan kalsiyum bikarbonatlı yeraltı sularından CO2 (Karbondioksit) gazının uçmasıyla meydana gelen kireç yumrusu. Aynı yerden damlayan suların zemin üzerinde bırakıp, yığdığı kalsiyum karbonat çökeltisinin aşağıdan yukarıya doğru yükselen kısmı da dikit ismini alır. Sarkıt-dikite damlataşı da denir.

Sarkıtlar birer sütuna benzer. Bâzan suda kil veya balçık bulunması sarkıtların renkli olmasına yol açar. Sarkıt ve dikitlerin şekli suyun damlama şartlarına, damlanın az veya çok olmasına, iki damla arasındaki uzunluğa ve mağaranın küçük hava değişikliklerine bağlıdır.

Sarkıt ve dikik tortulanmaları kalsiyum karbonatı erimiş bulunan suların karbondioksidinin uçmasıyla belirir. Kalkerlerin deliklerinden geçip, mağaraların tavanından sızan ve düşme hâline gelen kalsiyum bikarbonatlı sulardan CO2’in belirli miktarda uçmasıyla damlanın bulunduğu yerde CaCO3 tortulanır. Geri kalan su damlası mağaranın tabanına düşer. Burada arta kalan CO2 de uçar. Kalan kalsiyum karbonat tortulanır. Uzun zaman süren bu işlem sonunda, mağaranın içinde tavandan aşağı ve tabandan yukarıya doğru yükselen halka halka sütunlar meydana gelir. Bunlar bâzan her ikisi birleşerek tek sütun meydana getirirler ki, buna damlataşı sütunları denir.
Sarkıt ve dikitler bulunan mağaralar ışıklandırılarak, insanları çeken, ilginç yerler hâline gelirler. Fransa’daki Padiraç mağarası, Çek Cumhûriyetindeki Machoca Mağaraları ve Türkiye’de Alanya Damlataş Mağarası bunlardandır.

MAĞARALAR




Dim mağarsı; Türkiye'nin en büyük damlataş mağarası
 Kaya içine veya yamaca doğru uzanan geniş kovuklardır. Yeraltı sularının tesiriyle, yer içinde meydana gelen büyük oyuklar şeklinde olanlarına yeraltı mağarası denir. Eğer su içinde teşekkül ederlerse, sualtı mağarası adını alırlar. Mağaralar görev ve yapılarına göre " düden" veya "obruk" diye tarif edilir.
Yerüstü sularının kalker tabakalarına girişi ile yeraltında akarsular hasıl olur. Bu suların kayaları eritip aşındırması sonucu, yeraltı dehlizleri meydana gelir. Zamanla suların çekilmesi ile, genişlikleri yüzlerce metreyi bulan, uzunlukları ise kilometre ile ifade edilen mağaralar teşekkül eder.

Kayaların sertleşmesi esnasında meydana gelirse bunlara birinci grup mağaralar denir: Volkanik mağaralar, lav tüpleri, lav mağaraları, mercan mağaraları bu tip mağaralardır. Kayaların mekanik ve kimyasal aşınması sonucunda meydana gelirse bunlara da ikinci grup mağaralar ismi verilir: Erime mağaraları, deniz mağaraları, rüzgar mağaraları, kaya sığınakları, çöküntü mağaraları, buzul mağaraları, tektonik mağaraları ise bu gruba girmektedir.

Türkiye, arazi yapısI itibariyle küçüklü büyüklü birçok mağaraya sahiptir. Antalya bölgesinde Beldibi, Beltaşı, Karan Damlataş mağaraları, Kars, Hakkari ve Burdur'da İnsuyu, Silifke yakınlarında Cennet ve Narlıkaya mağaraları, Elazığ (Harput, Keban), İstanbul (Yarımburgaz) bölgelerinin mağaraları önem arz eder.

Dünyada bilinen belli başlı mağaralar şunlardır: ABD'de Mammoth ve Carisbard mağaraları, bunlar 100 ve 50 km uzunluğundadır. İsviçre'de 62 km uzunluğunda Höll-Loch (Cehennem Ağzı) Mağarası, Avusturya'da 40 km uzunluğunda Eisriesen-Weit Mağarası, Fransa'da 17 km'lik Glaz Mağarası, Yugoslavya'da 20 km'lik Postoyna Mağarası.
Mağaralarda, arazi yapısına göre uçurumlar da bulunur. Fransa'daki Glaz Mağarasında 600 m'lik düzey farkı bulunmaktadır. Belçika'da Han Mağarasında Dome adlı oda 150 m uzunluğunda ve 129 m yüksekliğindedir.
Duvarlardaki kalker birikintilerinden, tabii süs olan, dikit ve sarkıtlar meydana gelir. Bu mağaralardan bir kısmı, turistleri çekmek için ıslah edilmektedir. Havalandırma ve elektrik tesisleri kurulmakta, hatta küçük elektrikli trenler dahi işletilmektedir.
Bazı mağaralar insanlar tarafından sunni olarak yapılabilmektedir. Mesela; İstanbul surları inşa edilirken ihtiyaç duyulan taş ve kireçlerin yeraltından çıkartılması sonucu Yarımburgaz mağaralarının meydana geldiği, nitekim bunların Yarımburgaz'dan başlayarak sur içine kadar uzandığı bazı tarihçiler tarafından ifade edilmektedir.

15 Mayıs 2012 Salı

FALEZ


Falez (Yalıyar) : Dalgalar aşındırma yaparken önce çarptıkları kıyı boyunca bir çentik açar. Buna dalga oyuğu denir. Dalga oyukları derinleştikçe üzerindeki kütleler kopar ve düşer. Böylece kıyı boyunca diklikler oluşur. Bu dikliklere falez ya da yalıyar adı verilir. Türkiye’de, Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında güzel falez örnekleri görülmektedir.